8 Ocak 2014 Çarşamba

Laz Sözlü Kültüründe "Cazi" İnancı

Laz sözlü kültürü incelemeye değer pek çok malzeme içerir. Bunlardan en ilginç olanlarından biri de doğaüstü karakterler ve bunlara bağlı hikâye, masal ve memoratlardan oluşan sözlü edebiyattır.
Laz sözlü kültürü içerisinde “doğaüstü varlık” olarak tanımlanabilecek başlıca karakterler; cin/peri, germak̆oçi/mt̆k̆oi k̆oçi, oburi/k̆ap̆k̆ap̆i ve cazidir. Her dört doğaüstü varlığa farklı bölgelerde farklı isimler verilir, bazen bir ismin en az iki tanesi için de kullanıldığı olmaktadır. Mesela ç̆ink̆a Arhavi civarı için cinleri ifade eden bir kelime iken, Ardeşen’de germak̆oçi’ye yakın bir varlık için kullanılır.
Bu dört hayali varlıktan cinler ekseri değirmenlerde karşılaşılan, belli bir vücutları, fiziki yapıları olmayan, insan ya da hayvan şekline giren, ancak ayakları ters olarak tasvir edilen varlıklardır. İkinci karakter germak̆oçi ise (Ardeşen’in dağ köylerinde ç̆ik̆a), vücudu kıllarla kaplı, ormanda yaşayan bir tür “yaban adamı” şeklinde tasavvur edilir. Atina’da, bunun farklı bir varyasyonu olan k̆oncolozi ocak ayında denizden çıkan, iri yarı, kuyruklu, insanımsı bir varlıktır. Oburi/k̆ap̆k̆ap̆i ise öldükten sonra borcu ya da alacağı olduğu için (ya da başka bir sebeple) hortlamış insan olarak tanımlanır.
İlk iki doğaüstü varlıktan farklı olarak cazi/cadi, karakter ve motif açısından daha oturmuş, daha somut bir inançtır. Cazi, bilinmeyen bir sebeple doğaüstü güçler kazanmış, ekseri yaşlı bir kadındır. Bununla birlikte ihtiyar erkekler de cazi olabilirler. Caziler k̆uk̆ari/k̆ok̆alenʒi/k̆ank̆uleʒi ile yeni doğmuş bebeklerin ciğerlerini boğazlarından çıkarır ve bebeklerin ölümüne sebep olurlardı. Bu yüzden Lazcada beregemşkidale (“çocukboğucu”, bu kelime aynı zamanda cazinin kılığına büründüğü bir canlı olan “tırtıl” demektir) olarak da anılırlar. Cazilerin ekseri erkek çocuklara musallat oldukları anlatılır.
Farsça جادو câdû “büyücü kadın, cadı” kelimesinden Türkçede (halk ağzında cadı ve cazı biçimleri vardır) ve oradan da Lazcaya giren cadi/cazi Lazcanın bütün diyalektlerinde kullanılan bir kelimedir. Muhtemelen cazi kelimesi kullanıma girmeden önce Yunancada aynı anlama gelen mangisa kullanılmaktaydı. Halen Trabzon Rumcasında mayisa [μάγισσα mágissa şeklinde yazılır] cadı demektir. Mangisa kelimesi günümüzde bile (Ardeşen diyalektinde) çocukların bahçeye girmesini önlemek için uydurulmuş bir tür öcü olan Dida-mangisa’nın isminde yaşamaktadır.
Cadı inancı Avrupa’dan Japonya’ya kadar geniş bir sahada yaygındır. Bu geniş sahada cadılar, kara büyü yapan, bebekleri ya da yetişkin insanları öldürerek kalplerini ya da ciğerlerini yiyen genellikle kadın olarak tasvir edilen varlıklardır. Ortaçağ Avrupa’sında Engizisyon mahkemelerinde pek çok kadının cadı suçlamasıyla yakılarak öldürülüşü tarihi bir gerçektir.
Doğu Karadeniz’de Trabzon, Rize ve Artvin civarındaki cazi inançlarının büyük oranda birbirleriyle örtüştüğünü ayrıca belirtmek isterim.
2011 bahar ve yaz aylarında Rize, Artvin, İzmit ve Yalova illerindeki Laz köylerinde yaptığımız derleme çalışmalarına göre, cazi olmuş insanlara bu hal Allah’tan gelirdi. Yeni bir doğum olduğu zaman cazileri uyku tutmaz, ille çocuğu boğup ciğerini ya da kalbini almak isterlerdi. Cazi olmuş ninelerin kendi torunlarını bile boğduğu sıkça anlatılmaktadır. Bir şekilde saldırısı önlenmiş olan caziler bu duruma çok kızarlar, çocuğun kanını bir ağaca sürerek “bu ağaç kuruyunca bu çocuk da ölsün!” diye kara büyü yaparlardı. Cazinin sığırlara ve özellikle buzağı ve keçilere musallat oldukları, gece inekleri sağdıkları da anlatılmaktadır.
Caziler çeşitli hayvanların kılığına girebilirler. Bebeğin bulunduğu odaya girmek için ekseri örümcek ya da tırtıl [Lazcada tırtıla beregemşkidale denmektedir] kılığına bürünür, tahtaların delik ve aralıklarından geçerek, tavan aralarından, bacalardan, k̆eremuli/k̆lemurilerden sarkarak odaya girerlerdi. Odaya giren cazi tekrar eski haline döner, bazı anlatımlara göre, xut̆up̆ali denen küçük bir zembille getirdiği bir tutam külü annenin gözüne serper (tolis mt̆ut̆a/mt̆veri mebğalu), böylelikle annenin derin bir uykuya dalmasını sağlardı. Anne uykuda iken de k̆uk̆ari/k̆ok̆alenʒi/k̆ank̆uleʒi denen ucu eğri, demir bir çubukla çocuğun ciğerini ya da kalbini söküp alırdı.
Cazinin saldırısına uğramış bebekler, ağız çevresinde kanlı bir köpük olduğu halde, sabah cansız olarak bulunurlardı. Caziler bebek ciğer ya da kalplerini gece mağaralarda toplanarak açık ateşte pişirip yerlerdi.
Eğer, cazi örümcek, kedi, köpek ya da başka bir kılıkta iken kılığına girdiği hayvana zarar verilirse kendisi de o kılıktan çıktığında aynı zararı görür, eğer kılığına girdiği hayvan öldürülürse kendisi de ölürdü.
Cazinin saldırısını önlemek için çocuk oxori denen ocak ve bacanın bulunduğu saldırıya nispeten daha açık odalarda yatırılmaz, çocuğun beşiğinin bulunduğu odanın duvarları kontrol edilerek örümceğin bile giremeyeceği şekilde delikler kapatılırdı. Evin bütün kapı ve pencereleri de dualarla kilitlenirdi. Cazilerin dua ya da besmele ile kapanıp kilitlenmeyen kapı ve pencereleri açabildiğine inanılırdı. Çocuk, kırkını dolduruncaya kadar gece ya da gündüz hiçbir şekilde yalnız bırakılmazdı.
Caziden korunmak için bazı uygulamaların yapıldığı da kayıt altına alınmıştır. Bazı anlatımlara göre, okumasını bilen biri okuyup dualar ederek beşiği içine alacak şekilde bir daire çizerdi. Cazinin, odaya girse bile, bu dairenin içine giremeyeceğine inanılırdı.
Caziler bir yerden bir yere gitmek için kalbur (onʒoru), küp ya da süpürgelere (okosale) binerler, gözlerini yumup açtıklarında istedikleri yere varmış olurlardı. Caziler bu maksatla kullandıkları kalbur ya da küplerden bir şey yemezler, süpürgeleri kullanamazlardı. Bir kişinin cazi olup olmadığı bu yolla da anlaşılabilirdi. Ayrıca cadılar bazen ellerinde çıngıraklar olduğu halde, gece domuza binip gezerler, derneklerine gider, mısır tarlalarına zarar verirlerdi.
Anlatımlara göre cazileri yakalamak hemen hemen imkânsızdır. Onların ancak kılık değiştirdiklerinde ya da cazilik yaparken yakalanabileceğine inanılır. Caziler ağ, file gibi örgülerden özellikle korkarlar. Bir kişi kendisini ağla örterse cazi onu göremez. Eğer cazinin üzerine ağ atılırsa cazi kaçamaz ve yakalanır. Bu sebeple yeni doğan çocukların beşiklerinin ağla örtüldüğü, caziyi korkutmak için beşiğe ağ parçalarının bağlandığı da olurdu.
Cazilerin özel bir kazanda hazırladıkları bir tür ilacı (bazı anlatımlara göre insan dışkısını) koltuk altlarına sürerek uçabildikleri de yine rivayet edilir.
Eğer bir cazinin yüzüne üç kez cazi olduğu söylenirse sırrı ifşa olur, caziliği biterdi. Aynı şekilde cazi olduğunu itiraf eden cazilerin de cazilikleri son bulurdu. Cazilerin koltuk altlarında ince, zarımsı bir tüy bulunduğuna inanılır, aynı şekilde kuyruk sokumlarında da gözle görülmeyen bir kuyruk olduğu, bu kuyruğun ancak suda ortaya çıktığı söylenirdi. Bu kuyruktan ötürü cazilere k̆udeloni “kuyruklu” da denir. Cazilerin suya atılsa bile suya batmadıkları inancı da vardır. Kuyruğu ve koltuk altındaki tüyleri ateşle dağlanan, usturayla kesilen caziler, cazilere özgü özelliklerini kaybederlerdi. Cazilikleri son bulan bu insanlar kısa zaman içerisinde ölürlerdi.
Günümüzde, ekonomik ve sosyal olguların değişmesi ile birlikte cin, germak̆oçi, ç̆ink̆a/ç̆ik̆a, oburi/k̆ap̆k̆ap̆i gibi doğaüstü inançlar azalmıştır. İslam’ın bunlardan sadece cin inancını doğrulaması diğerlerinin yok olmasına ve kısmen de her birinin farklı özelliklerinin cin kavramına farklı motifler olarak eklemlenmelerine neden olmuştur. Buna rağmen, özellikle bu kültürel değişimin daha yavaş gerçekleştiği dağ köylerinde cazi inancı, diğerlerine nispeten daha sağlam muhafaza olmuştur. Bunun başlıca nedeni, halk arasında cazi olarak bilinen insanların sadece bir hikâyeden ibaret olmayıp, gerçek hayatta da var olmaları, onların bir tür “gizli toplumun/cemaatin” üyeleri olarak algılanmalarıdır. Görüştüğümüz pek çok insan, isim vermekten kaçınsa da, bir ya da birden çok caziyi tanıdığını beyan etmiştir. Bunların bir kısmı ölmüş, bir kısmıysa halen hayattadır! cazilerin bu denli somut ve hayatın içinde bireyler olarak algılanmaları, cazi inancını devam ettiren ana faktörlerden birisidir. İkinci faktör ise, hiç kuşkusuz ki, açıklanamayan yeni doğan ölümlerine ebeveyn kusurundan başka “makul” bir açıklama bulma isteğidir.
“Sözlü kültürün gerçek arşivi kütüphaneler değil, insan hafızasıdır” aforizmasından hareketle Ardeşen’den derlediğimiz “yaşanmış” birkaç cazi memoratı eklemeyi konumuz için uygun buluyorum. Bunlar Ardeşen’in Timisvati, Muşk̆ala, Nz̆ğemi ve merkez mahallelerinden derlenmiş memortlardır. Sözlü gelenekte pek çok cazi masalı bir o kadar da memoratı bulunduğunu belirtmem gerekir. Ayrıca anlatıcıların bu olayların gerçekliğine kesinlikle inandıklarını da tekrardan hatırlatmak isterim.

1. Memorat: Ardeşen, Merkez Mahallesi (Azak̆li)
Ar, eveli, nusa şk̆imişi babaşi baba Acara içalişamt̆ey. K̆uçxete it̆ey - moyt̆ey eveli, do motorite. Teraç̆epeşi enni ǯale ar oxori kort̆u. Dogigurun da? Teraç̆epeşi, huyti kon. Teraç̆epeşi enni ǯale do enni cile, başt̆a ar oxori kort̆u. Enişt̆e şk̆imi Sabit̆işi baba oxori. Hekoti ǯulu berenape kuonunan. Acaraşa k̆oçi motori mek̆oreri na ort̆u, motori meǯu. Motori cexedu, Art̆aşenişa komoxt̆u. Idu, enni ǯaleni na ort̆u bere coşk̆idu, enni başt̆anşi bereti idu coşk̆idu. Motori ceri doloxedu, motori ceri mendionu. Mu uşk̆un çi hani hikon onan. Idu, t̆k̆u çi, “Ma amseri dido goft̆i, dido goft̆i”-ya çi. “E, so do so idi?”-ya uǯvey. “So do so vidi, ar çoişa mendaft̆i motorite, a çoişa mendaft̆i. A zuğa kort̆u. Zuğa kogamaft̆i. Ar çoişa keşk̆aft̆i, didi çoişa. En megzani oxori ar tane bere kort̆u. Him cevoşk̆idi-ya. Ar do enni başt̆a ar oxori kort̆u”-ya.
Himdo rametli badi t̆k̆u-ya çi; “Vay Alla canuni alsun, ham k̆oçi bere cemişk̆idu. Aşk̆va hamuşi dulya vuxenart̆ui!?”-ya do naşk̆vey dulya komoxt̆ey. Moxt̆eysi berepe muşi, curiti... A Sabit̆işi cumana ort̆u, a Teraç̆işi.
Eveli kort̆u e çona.

2. Memorat: Ardeşen, Timisvati (Köprüköy)
Him, Alla t̆arafinden iyert̆u.
Eveli, nusa bere koconcinay. Damtire muşi unk̆ay da bere. Nusa dulyaşa ulun. E moxt̆usi bere ğureri. Ham bere mu ağodu, mu ağodu, mu ağodu? E doğuru, doğuru. Ar daa hişo dvağodeysi “Damtire sk̆ani bere mo nut̆oçam”-ya uǯvey. “E moy?” “Damtire sk̆ani bere mo nut̆oçam”-ya çi, var acerey. Masumanişi nusa dulyaşa igzalu. Bere xolo nut̆oçey. Biç̆iti do, bere muşiti do “ma k̆ulbet̆işa vulur, mendra yerişa vulur” dei gamaxt̆u igzalu. Eveli onʒxeni vit̆urt̆itu. Onʒxeni p̆iʒarina eǯu. Heko mç̆eşuy. Coǯey nana muşi. Omǯeliti kodgun.
Ar daa, bere usinapay haşo, “E bere şk̆imi, maxenen do mu p̆a, Alla t̆arafinden maxenen do mu p̆a?! Muç̆o gamovanç̆are, muç̆o gamovanç̆are!”-ya do bere haşo obirams. Bere obiray, obiray, obiray...
“Mu p̆are, muç̆o gamovanç̆are? Muç̆o p̆are?” Isinapamt̆uşani, bere muşi kocext̆u cin, p̆ri muti oğoday die.
“E nana şk̆imi-ya, ham macurani, masumani bere, mengere si gaxenert̆u.”
“Bere şk̆imi, ne ise p̆ici kocemçi-ya do komoxt̆i-ya, maxenen do mu p̆a-ya, Alla t̆arafinde cigeri işt̆aği maen do mu p̆a, cigeri işt̆aği maen do mu p̆a?!”-ya.
Hişo işt̆e, eveli iyert̆u.

3. Memorat: Ardeşen, Maxat̆oba (Yeniköy)
Eveli baba şk̆imiti oç̆opu, livadi. Eveli baba şk̆imi ğecişa goyt̆u. Abaşina livadepe, Maxat̆oba.
Içinderi ğeci kodoloxt̆u. K̆ollaur, baba şk̆imi avci rt̆u. Baba şk̆imi Abaşinaşi biç̆epe ak̆alap̆art̆ey. Biç̆epe “A komext̆i, mu iyen, gamamp̆iley livadi. Içindi hey doloxen”-ya. K̆alivepeti kort̆u. “K̆alivi miti mo doxedurtu do, ma meft̆are”-ya. Abaşinaşi Mecidi hinişk̆ala Talibi, ǯale Çibarişi ǯale na on livadepe k̆alivi kon. A saet̆i daa kon limcişa. Baba şk̆imi, k̆ullaur, mendulun. Hikole k̆oǯulun, mele mendulun. Hikole k̆oǯulun, mele mendulun, camt̆en. Soğuni, “Amʒika nciri dop̆a do aya yat̆i mu asen?” Yavaş yavaşi konont̆obu. Idu, ğeci na cexet̆u kocoç̆opu. Ğeci cexen, lazut̆i kunkoluy. Ar haşo kek̆iǯedu-ya do, “Var-ya, mikti mikti do soğuni omç̆opi”-ya. “Ama mo mizit̆am, muyyen mo mizit̆am”-ya.
“Ama millet̆işi livadi gamaili do? Si ham so zirum do cexedur do livadi, gamailum?”-ya.
“Si mo mizit̆am do, aşk̆va va movulur”-ya.
Var uzit̆u baba şk̆imi, ama millet̆i kogvapiney. Muyyen dot̆k̆vi, muyyen dot̆kvi, muyyen...
Va t̆k̆u. Sirrini satmadi.

4. Memorat: Ardeşen, Muşk̆ala (Özgür Mahallesi)
Ho, cazi coşk̆idu. Iyert̆u. Içinamt̆eyti cazepe. Hast̆eri hast̆eri nisimadamt̆ey. Him komşun, hast̆eri kon, hist̆eri kon.
K̆oçi kort̆u, nondi, cigeri, nondi ikumt̆es-ya, cigeri keşk̆uğamt̆es-ya. Rast̆i moxt̆es-ya, be da!
Daçxuri ogzes a zeni yeri do kok̆ik̆atey. Xut-aşi k̆oçi. Oxorza, komoli. Ogzes daçxuri. Him seri şk̆i tane bere doğuru.
A k̆oçi xayvani çobani rt̆u do çadiri ikumt̆ey eveli. Ar yeri, at̆a, a zeni daçxuri ogzes-ya. Ham, daçxuri mot ogzun dei mendaxt̆ey, çairluği oşk̆ena. Idesi, boli xumalepe doey. Nok̆ançxulepe mele mole kododvey. Cigerepe keodvey. Nondi, xumali cindo. Şk̆i tane cigeri ç̆umt̆ey. Iri na eçopu çendi. Ʒxaʒxalamt̆u ç̆umt̆u-ya. Rast̆i moxt̆ey.
Mignapun ama esseşi Alla uşk̆un bere şk̆imi, ho.
Zade t̆at̆li ayert̆es. Seri var ancirert̆es, cigeri t̆at̆li rt̆u.
Nondite it̆es gogağari, muç̆o'n va mişk̆un gogağari. Cazepe onʒoru cexuneri goit̆es-ya. Himute var anʒorert̆ey kodvok̆açik̆o. Himute goit̆ey. Mutu var imxort̆ey. Him, mʒxuli cubğamt̆ey, urzeni cubğamt̆ey do, him na cobğamt̆eyte gogağari, him yerişi var imxort̆ey. Himute çi goit̆ey.

5. Memorat: Ardeşen, Nz̆ğemi (Aşağı Durak)
Ma va mağodu do cuma şk̆imişi a bozomotina hişo ağodu. Him oxorzati karmat̆e omkuşa mendaxt̆u. Şk̆uni çoi.
Var. Yoxo va cevodvare...
Karmat̆e omkuşa mendaxt̆u. Seri cuma şk̆imişi oxorişa kodogutu. E dinciru. Cur tuteri'ni, sum oniti, cuma şk̆imi Memet̆işi ilçideni bozomotina kocuncay. Him oxorzati dinciru. Ç̆umanişi oǯedey, bere dinʒxiri moğay p̆icişa. Him oxorzati kuşk̆urt̆eyti ha hişo na ort̆u. Xoşi, mu uşk̆uran çi amseri hişo asen? Nusa bere oǯedusi, “huu, bere doğuru, bere doğuru!” Oxorza gamaxt̆u, imt̆u igzalu. Karmat̆e-marmat̆eti va mku. Ama him oxorza bere muşişiti a cur tane dvoğodu it̆uran. Doğuru huy gogağari, cunaxçariti bieri? Tobest̆afulla!
E do uǯvey, “Bena mo coşk̆idam, bena haşo mot ikum!” Guri bile kommalu da. Nusaşati guri kommalu, bere muşişati.

İrfan Çağatay Aleksişi
aleksivatlk@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder