11 Ocak 2014 Cumartesi

Laz Halk İnançlarında Bir Figür: Činǩa

Laz halk söylencelerinde geçen mitolojik kahramanlar genellikle birbirlerinin içine girmiş, köyden köye farklı ve hatta birbirine zıt tanım ve roller kazanmışlardır. Buna İslami ve İsevi öğeler de eklenince söz konusu mitolojik figürleri tanımlamak ve birbirleriyle ilişkilendirmek büsbütün karmaşık bir hal alır.
Bu durumu Laz söylencelerinde sıkça geçen Germak̆oçi, Ç̆ink̆a (ya da Ç̆ik̆a) ve İslam’la birlikte kültürümüze girmiş olan Peri ve Cin (Ecinni) figürlerinde belirgin ve şaşırtıcı bir biçimde görmekteyiz: Ardeşen’de ve Arkabi’de Ç̆ink̆a ile cin, Vica’da Ç̆ink̆a ile Germak̆oçi birbirine girmiştir. Bunların birbirlerine atfedilen özellikleri diğer sahalarda yer değiştirmekte, iyi iken kötü, güzelken çirkin olmaktadır.
Makalemizin konusu olan Ç̆ink̆ayı anlamak, onu çözümleyebilmek için kelimenin kökenini araştırmamız gerekir.
Ç̆ink̆a (Gürcüce Ç̆ink̆a; Ardeşen’de Ç̆ik̆a) bütün Laz-Megrel-Gürcü toplumlarında tanınan bir ruhtur. Ç̆ink̆a kelimesi muhtemelen Latince genius “ruh, cin”den Arapçaya girmiş olan جن cin “cin, kötü ruh” kelimesine K̆olxca ve Gürcücede küçüklük, yavruluk ifade eden –k̆a ekinin getirilmesiyle yapılmış türemiş bir isimdir ve sözcük anlamı, tıpkı Kacaia’nın Megrelce sözlüğünde olduğu gibi, “Küçük kötü ruh, küçük kötü cin”dir. Bu sözcük anlamı ile Dumézil’in tanımı ve K̆amp̆arna (Dikyamaç Köyü, Arhavi)’deki Ç̆ink̆a tahayyülü birbirleriyle tam olarak örtüşmektedir.
Ç̆ink̆aya mitolojik bir figür olarak Guria, Megrelya ve İmereti’de rastlanmaktadır. Gürcü literatürüne de giren bu figürü Doğu teolojisi uzmanı Georges Dumézil şöyle tanımlar:
Batı Gürcistan’da yaşayan İmeretyalılar, Ç̆ink̆a adında ufak, oldukça orantılı vücutlara sahip cüceler tanımaktadırlar. Bunlar genellikle yerin altında yaşar ve yalnızca 27 Ekim ile 5 Kasım tarihleri arasında ortaya çıkarlar. Bu cücelere rastlayıp, onların canını sıkan bir kimsenin birkaç gün dili tutulur.[1]
İmereti’de bu şekilde tanımlanan Ç̆ink̆a Xopa K̆amp̆arna’da İmereti’dekine oldukça yakın bir görünüşle karşımıza çıkar: Ç̆ink̆a insana benzer çok küçük bir varlıktır. Tıpkı insanlardaki gibi bir sosyal düzenleri, hastaneleri, arabaları, işleri güçleri vardır. Çoğu zaman insanlara görünmezler, ama onları görenler de vardır. İnsanlara musallat olabilecekleri düşüncesiyle bu varlıklara ilişilmez ve onlardan çekinilir.
Hopa, Arkabi, Viǯe ve Atina’da ise Ç̆ink̆a; Ardeşen-Fırtına Deresi Vadisi’ndeki Peri figürüyle ortaklık gösterir:
Ç̆ink̆a, k̆oçepeşen gale muş ok̆obğalas na skidun, dido ar bozo enoçkinde ren. K̆oçis nugams. Xvala, k̆uçxepe k̆ap̆ulaşe k̆el gokter uğun. Ç̆ink̆as, mendaǯk̆omilute k̆oçepes na va nugams doxmeloba, k̆uçxep gokter na uğun ren. Ç̆ink̆a na ren ha doxmeloba muşite oxiǯonen. 
Ç̆ink̆a, insanların dışında, kendi toplumunda yaşayan, çoğu zaman bir dişi yaratıktır. İnsanlara benzer. Yalnız ayakları arkaya doğru dönüktür. Ç̆ink̆anın, görünüş olarak insanlara benzemeyen özelliği, ayaklarının ters olmasıdır. Ç̆ink̆a olduğu bu özelliğiyle anlaşılır.[2]
Arkabi’de Ç̆ink̆anın bir tel saçını koparan bir kişinin çok zengin olacağı inancı da vardır. Bu inanç Fırtına Vadisi’nde ve Atina’da da farklı bir şekilde karşımıza çıkar. Atina’da, uzun suratlı, ayakları ters (yani topuk önde parmaklar arkada), ince yapılı ve uzun boylu bir yaratık olarak tahayyül edilir Ç̆ink̆a. Bunlar, ırmaklarda, büyük taşların arasındaki mağaralarda yaşarlar. Akşam ezanıyla değirmenlerde ve civarlarında ortaya çıkarlar ve sabah, horozların ilk ötüşleriyle birlikte kaybolurlar. Bundan dolayı insanlar hava karardıktan sonra değirmene gitmekten, en azından yalnız gitmekten imtina ederler. Karanlıkta değirmenin yanından geçmek de tercih edilen bir şey değildir. Her an taş atılabilir ya da Ç̆ink̆a korkutucu bir görünümle insanın karşısına çıkabilir. Şayet yanlışlıkla onlarla konuşulursa insanı kandırırlar ve kendi yaşadıkları o taşların arasına, mağaralara götürürler ve orada insanı boğarlar. En iyi ihtimalle bir insan konuştuğu varlığın Ç̆ink̆a olduğunu anlarsa o kişi çarpılır (elip̆ardalen), korkudan ölebilir ki Ç̆ink̆a, insanın kendini tanıdığını anlarsa onu hemen öldürür. Ç̆ink̆aların defineleri ve altın madenlerini beklediğine ve bunları bulanlara büyük kötülükler yapacaklarına inanılır. Lazona’nın köylerinde bu konuda çok sayıda hikâye duymak mümkündür. Değirmende Ç̆ink̆a gördüğü için delirenler, Ç̆ink̆a ile horon oynayanlar, sohbet edenler ve daha birçok konuda anlatımlar hâlâ belleklerdeki canlılığını korumaktadır.
Fırtına Vadisi Laz köylerinde Ç̆ink̆a tahayyülü ise oldukça farklıdır ve daha çok sahil kesimindeki Germak̆oçi ya da Galenişik̆oçi ile ilişkilidir. Ç̆ik̆aların bütün vücudu kıllarla kaplıdır. Ormanlarda yaşarlar. Ateşten çok korkarlar. Ellerinde beş yerine dört parmak bulunur. Bu yüzden Ç̆ik̆a ile karşılaşanlar başparmaklarını gizlemelidirler. Aksi takdirde Ç̆ik̆a bu parmağı ısırarak koparır. Çünkü insanların bu özelliğini kıskanmaktadır. Ç̆ik̆anın çoğu zaman su kenarlarında altın bir tarakla saçlarını taradığı söylenir. Ç̆ik̆anın doğum yaparken, ona yardım eden kişiye altın bağışladığı da söylenmektedir. Hatta bu yolla zenginlediği söyleyen birçok insan vardır.[3]
Ardeşen Z̆ğemi de ise Ç̆ik̆a iyi bir ruh olarak çıkar karşımıza: Ç̆ik̆a derelerde yaşar. Uzun saçlı güzel bir kadındır. İnsanlara kötülüğü dokunmaz. Güneşli günlerde ortaya çıkar ve bir taşın üzerine oturarak, içinde bebeğinin bulunduğu altın beşiğini gölün üzerinde sallar. Ç̆ik̆anın yüzünü kim görürse, çok zengin olur.
Ç̆ik̆ayı anlamak için onun yöresel varyasyonlarının yanı sıra mitolojik bir figür olan Periyi de tanımamız gerekir:[4] Periler, değirmenlerde, su kenarlarında, metruk ve ıssız yerlerde yaşadığına inanılan, her iki cinsten imgesel varlıklardır. Bunlar tıpkı insanlar gibidir; doğar, büyür ve ölürler; düğünleri, dernekleri olur; tulum çalıp horon oynarlar. İnsanlara bazen faydaları dokunur, fakat çoğu zaman onlara kötülük yaparlar. Periler akşam ezanıyla birlikte ortaya çıkar ve sabah, horoz ötüşüyle kaybolurlar. Belli bir suretleri yoktur; her şekilde ortaya çıkabilirler: insan, kedi, kuş, örümcek vb. Perinin ayakları terstir ve başı külah şeklinde sivridir. Eğer bir insan, bir Peri ile karşılaşırsa onunla konuşmamalı, onun dediklerini harfiyen yerine getirmelidir. Ama insan karşısındakinin Peri olduğunun farkında değilse o zaman bir problem yoktur; ona bir kötülüğü dokunamaz. Peri insanları çarpar, dillerinin tutulmasına sebep olur ya da parçalayarak onları ağaçlara daldan dala asar. Perinin şerrinden kurtulmak için ya da onu silah vb. ile öldürmek için elbisede, ağızda ekmek bulunmalıdır. Zira Peri üzerinde nimet olan kişiye zarar veremez. Aynı şekilde silahın namlusuna da ekmek kırıntısı konarak ateş edildiğinde Peri öldürülebilir.
Periler bazen insanın gözüne görünmezler. Evlerin avlusuna, yol ve su kenarlarına sofralarını kurarlar gece. İnsanlar buralara zarar vermemeli ve özellikle buralara kirli su dökmemeli, idrarını yapmamalıdırlar. Bu yüzden gece dışarıya tuvalete çıkılmamalı, kirli sular dökülmemelidir. Delikanlılar, yeni evliler ve gebe kadınlar buna özellikle dikkat etmelidirler.
Eğer bir insan dişi bir Perinin başörtüsünü alabilirse Peri onun karısı olur. Bu evlilik ancak ikisinden birinin ölümüyle biter. İnsan Periyle evli olduğu sürece evlenemez, evlense bile insan karısı ile birlikte olamaz.
Periler insanlara musallat olabildikleri gibi bazı hayvanlar da Perili olabilirler. Kaçkar Dağı’ndaki bir gölde bulunan alabalıkların sahipli/perili olduğu söylencesi, hâlâ Fırtınalı balıkçılar tarafından heyecanla anlatılan bir hikâyedir.
Xopa’daki bazı anlatımlarda, Perilerin, mağaralarında, bugünün sonunda ertesi günü çağırdıkları söylenir. Periler, örneğin Çarşamba günü (ik̆inaçxa) “Çaçxa ren çaçxa! Çaçxa ren çaçxa! (Bugün perşembedir! Bu gün perşembedir!)” diye bağırırlar ve ertesi günün gelmesini sağlarlar.
Laz masallarında da Periler önemli bir motiftir. Burada iyi ve kötü Periler ya da masal kahramanını ödüllendiren, onlara yardımcı olan; fakat kötü karakteri cezalandıran, onları yanlışa sevk eden Peri karakterler de vardır.
Görüldüğü gibi yukarıdaki anlatımlardan üç Ç̆ink̆a tiplemesi ortaya çıkmaktadır:
i.                    Küçük ruhlar.
ii.                  Kötü bir cin.
iii.                Güzel bir peri.
Bunlardan kötü bir cin tanımı ile açıkladığımız Peri tahayyülü birbirleriyle örtüşmektedir.
Anadolu’da da Cin inancı (dişisine Peri, erkeğine Cin denir. Çoğul: Ecinni) yaygın bir söylencedir ve cin, kısa boylu, ayakları ters, uzun yüzlü, erkek-kadın olarak yaşayan, kendi dünyaları ve toplumsal sistemleri olan, ateşten yaratılmış varlık olarak tanımlanır.[5]   Bu cin tanımı ile Ç̆ink̆a ve Perinin bazı yörelerdeki tahayyülü birbirlerine benzemekte olup, belli ki bu tahayyül Laz kültürüne İslam’la birlikte girmiştir. Ancak Ç̆ink̆a kavramı yerel motiflerle öylesine yüklüdür ki, onu ilk bakışta Anadolu toplumlarındaki cin kavramı ile tam olarak örtüştürememekteyiz. Özellikle Fırtına’daki ve K̆amp̆arna’daki tanımların orijinal ve yerel tahayyüller olduğu anlaşılmaktadır.
K̆amp̆arna’daki Ç̆ink̆a tanımı da ilk bakışta İslami kökene dayanan tanıma yakın gibi görünmektedir. Bu yakınlığı belirleyen ayrıntılar; bunların da toplumsal bir düzende yaşıyor olmaları ve vücut yapılarındaki benzerliklerdir. Ancak K̆amp̆arna’daki Ç̆ink̆a tahayyülünde boy olarak kısalık değil cücelik söz konusudur. Zira K̆amp̆arna’da Ç̆ink̆a ancak 30-40 santim boylarında bir varlık olarak tanımlanır. Ayrıca ayaklarının ters olduğuna dair bir bilgi yoktur burada. Bu yüzden buradaki Ç̆ink̆a tanımını ancak İmereti’deki Ç̆ink̆a tanımı ile ilişkilendirebiliriz.
Fırtına Vadisi Laz köylerindeki Ç̆ink̆a tanımı ise Laz mitolojisindeki başka bir kahramanla ilişkilidir: Germak̆oçi ile.
Germak̆oçi ya da Galenişik̆oçi[6]  motifi değişik bölgelerde ayrı kılık ve işlevlerde ortaya çıkabilmektedir ve bu orman adamı Megrellerin Oçok̆oçi,[7]  Doğu Karadeniz toplumlarındaki koncoloz/karakoncoloz ve hatta Kelt halk söylencelerinde geçen Woodwose (Almanca: Wilder Mann) tahayyülüyle ilişkili olmalıdır.  Germak̆oçi Atina yöresinde kıllı, denizin içinde oturan, kötü bir yaratıktır. Sadece Ocak ayında (ǯanağani) ve yedi gün boyunca denizi terk eder; çevre köylerde karışıklıklar çıkarır. Yoldan gelip geçenlere adlarını sorar ve ancak beklediği yanıtı aldıktan sonra insanlara yol verir. Her gördüğünü taklit eder. Yalnızca ateşten korkup kaçar ve bağırarak denize atlar.
Görüldüğü gibi buradaki Ç̆ink̆a ile Germak̆oçi arasında, görünüş ve davranış açısından önemli benzerlikler vardır: Her ikisinin vücudu kıllarla kaplıdır, ateşten korkarlar ve insana benzerler. Fırtına’da Germak̆oçi ya da buna yakın bir tahayyülün olmaması da burada Germak̆oçi’nin Ç̆ik̆a adını aldığı kanaatini güçlendirmektedir.
Ardeşen Z̆ğemi’deki Ç̆ink̆a tanımı ise klasik dünya edebiyatında bahsedilen güzel ve iyi peri tahayyülüne yakındır.
Her ne olursa olsun, Ç̆ink̆a günümüzde bile Lazların varlığına inandıkları, çekindikleri ve masallardan şiirlere, sözlü edebiyatın her sahasında işledikleri bir kahramandır. İslam’la birlikte Karadeniz’e gelen Arap cin, bu topraklarda, Lazlar arasında Lazlaşmış ve neticede tulum çalıp horon oynayan, Lazca konuşan, biraz şakacı biraz tehlikeli, ırmaklarda taş atan, mısır değirmenlerinde yaşayan Ç̆ink̆aya dönüştürmüştür. Onun bu evrim sürecini sorgularken, kuşkusuz farklı coğrafyalardaki ve özellikle Kafkasya ve Doğu Avrupa kırsalındaki cin tahayyülleri ile kıyaslamak bizi şaşırtıcı bilgilere ulaştıracak bir deneyim olacaktır.

İrfan Çağatay Aleksishi
aleksivatlk@hotmail.com




[1] Dumézil 2000: 52-53.
[2] MTANEBİVA, F.: “Ç̆ink̆a”, Lazuri Ambarepe. No:1, Maisi 1992: 4-7.
[3] Cemil Zenuri, Karmat̆epe – Değirmenler: http://www.lazuri.com/karmatepe_degirmenler.html
[4] Buradaki Peri tanımı Fırtına Vadisi Laz köylerine aittir.
[5] http://tr.wikipedia.org/wiki/Cin
[6] Germak̆oçi’nin kelime anlamı “dağ adamı”, Gelenişik̆oçinin kelime anlamı ise “dışarının adamı, yabani adam”dır.
[7] Oçok̆oçi Mingrelyalılardaki bu “kurt adam”, T̆qaşi Mapa’nın kocasıdır. Göğsü kıl yerine sivri uçlu kemikli urlarla kaplıdır. Yoldan geçenlerin üzerine atılıp onları güçlü kollarıyla göğsündeki bu sivri kemiklere bastırarak öldürmektedir. Bu nedenle yaya onu fark eder etmez ateş etmelidir. O da sadece bir kez. Bunun üzerine Oçok̆oçi yayaya yaklaşarak bir ikinci kez, bir üçüncü kez ateş etmesini emreder. Ancak yaya onun bu isteğini yerine getirmemelidir, aksi halde Oçok̆oçi eski gücüne tekrar kavuşur ve karşısındakinin üzerine atılır. (Dumézil a.g.e. 2000: 79)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder