Supara kelimesini Lazcaya kazandıran kişi İskender Chitaşi’dir.
İlk 1932’te yayınlanan Çkuni Çhara, Albonişi Supara adlı kitabında yer alıyor
bu sözcük. Ancak sanmayın ki kendisi bulmuş/uydurmuş. Hayır, kelime Osmanlıca
olup, “Osmanlı döneminde okul kitaplarının genel adı” imiş. Yani supara “ders
kitabı” demekmiş. Normal, düz kitap için İskender matsa kelimesini kullanmış
aynı kaynakta. Matsanın kökeni filan henüz malumumuz değil. İlerde çıkar belki
kökü, menşei.
Bizim entel Lazlarımız Türkçe kitabi yerine Lazca
sandıkları supara’yı kullanmayı daha Lazca olduğu düşüncesiyle
yeğlediler. Bununla birlikte supara standart Türkçenin sözlüğünde bile yer alan
bir kelime, fakat pek kimsenin haberi olmadığı için Lazca sanmış
olmalı. Biz bunu hep yapıyoruz sanırım!
Ayrıca “kitap” ile “ders kitabı” arasındaki ayrımı da pek dikkate
almamış bu arkadaşlar. Ama İskender hep “ders kitabı” diye kullanmış supara’yı,
Türkçedeki anlamına paralel olarak.
Supara standart Türkçede kullanılıyor dedik. TDK’nın
sözlüğünde “eskimiş” notu düşülmekle birlikte yer almakta. Derleme Sözlüğünde supara
(Bulgaristan) “Eski okuma kitabı, alfabe.” ve supara (Erzurum) “cüz;
medreselerde okutulan ince kitaplara bu ad verilir. elif / emme suparası:
elif / amme cüzü” gibi örnekleri de var.
Kelime Farsça su-pâre “30 parça” ya da Sanskritçe sū́tra
“Budist öğretileri içeren kutsal metin ya da kitap” ile ilgili görülmüş, ama şimdi sözlük
karıştıracak zamanım yok, o yüzden teyit edemiyorum.
Lazcada geleneksel olarak kitap anlamında bir kelimemiz yok.
Hiç olmadı mı, kim bilir? Demek ki kitapla pek ilişiğimiz olmamış, olsa zaten
bu halde olmazdık!