Lazistan olarak bildiğimiz bölgeye ancak Trabzon İmparatorluğu
döneminde Lazia ya da Lazica dendiğini, burasının Trabzon İmparatorluğu’nun
idari taksimatındaki 7 bandaya (thema’dan küçük idari birim, kaza
diyelim) nazaran tek thema (yaklaşık olarak eyalet diyebileceğimiz
idari birim) olduğunu da belirtelim. Bu dönemde buraya Θέμα τῆς Μεγάλης Λαζίας yani “Büyük Lazia Theması” denmiştir ki bu isim, Laz-Mağal
şeklinde, Osmanlı döneminde Kapistre köyü ile Hopa – Bucak mahallesine değin
uzanan sahayı ihtiva eden zeamet ve nahiye için kullanılmıştır.
Söz konusu bölgeye o zamana kadar bu isimlendirme hiç kullanılmamasına
rağmen, 11. yüzyıllarda birden bire buraya Lazia denmesinin, hatta bununla
yetinmeyerek “Büyük Lazia” denmesinin belli bir açıklamasının olması gerekir.
Benim kanaatim ve en mantıklısı "Trabzon imparatorluğu Tarihi" adlı eserin
müellifi Fallmerayer’in şu tespitiyle aynı doğrultudadır: “Arapların
zaferlerinin ardından, Anadolu coğrafyasındaki pek çok yer gibi Pontus adı da
kayboldu. Devletin eyaletleri artık “Eparch” değil, “Theme” olarak anıldı. Buna
rağmen Bizans sarayının gururu, daha doğrusu aczi o kadar ileri vardı ki,
yitirilen eyaletlerin bazılarının adları henüz yitirilmeyen eyaletlere
verilerek, arazi genişliği eskiye göre olmasa dahi theme sayısının çokluğuna
göre, aynı büyük devletin devam ettiği yanılgısına düşmüştü.”
Muhtemelen bölgeye Lazia denmesi kaybedilen eski Lazica’ya bir
gönderme yapıyordu ve eski Lazica’daki hak iddialarını da canlı tutuyordu.
Buna benzer bir örneğe günümüzde de tanık olmaktayız. Gürcistan
Patrikliği 2002 sinodunda (dini toplantı) Batum-Kobuleti “epark”ını (epark - Ortodoks
Hıristiyan kilisesinde idari bölge) teşkil etti. 2007’de tabiri caizse, meydanı boş bulan patriklik bu eparkın adını “Batum ve Lazistan Eparkı” (ბათუმისა და ლაზეთის
ეპარქია) şeklinde
değiştirdi, başına da bir episkopos atandı. Batum ve Lazistan Eparkının internet
sitesi bu: http://www.eparchy-batumi.ge/
Oysa ki Gürcü Kilisesi tarihin hiçbir döneminde burada
örgütlenmemişti ve buraları tamamen İslamlaşıncaya kadar, İstanbul
Patrikliği'nin ruhani idaresi altındaydı. Bununla birlikte Sovyetlerden sonra
tarihinin altın çağını yaşayan Gürcü Patrikliği “Tarihi Gürcistan” olarak
saydığı bölgeye özlemini daha fazla gizleyemedi. Öyle ya, Lazlar da Gürcü idi ve
Lazların habitatları da doğal olarak Gürcistan’ın bir parçası kabul
edilmeliydi. Patriklik bu yöndeki niyetini ve iddialarını vurgulayacak şekilde işbu
eparkı teşkil etmiş bulundu.
Buradan biz konumuza geri dönelim.
1461’de Trabzon Osmanlıların eline geçince 1560’lara kadar Trabzon
çeşitli eyaletlere bağlı sancak statüsünde el değiştirip durdu. Lazistan
bölgesi de bunlara paralel olarak Trabzon sancağına ve kısa bir dönem de Batum
Eyaletine bağlı Atina ve Laz (Arhavi) Kazaları olarak bu değişken taksimatın içerisinde
yer aldı.
1562-1565 yılları arasında Trabzon sancağına eyalet statüsü verildi
ve Batum Eyaletiyle birleştirilerek Trabzon-Batum Eyaleti kurulmuş oldu. Bu
eyalete Trabzon Eyaleti dendiği gibi “Eyâlet-i Batum nâmı diger Trabzon” adı da
verilmekteydi.
Bu yeni eyaletle birlikte, Atina ve Laz kazaları birleştirilerek Gönye
Sancağı oluşturuldu. Bu saha günümüzdeki Çayeli-Pazar arasındaki Kemer köyünden
başlayıp Çoruh nehrinin ağzına kadarki sahayı ve güneyde Borçka’ya kadar Çoruh nehri
boyunu kapsıyordu. Şimdiki Çxala (Borçka – Düzköy köyleri) vadisi ve Beğlevan (Güreşen
köyleri) köyleri ile Gürcistan’daki Çoruh batısındaki köyleri de ihtiva
ediyordu.
O zamana kadar Arhavi Kazasına bağlı bir köy olan Gönye neden mi
sancak merkezi oldu? Gönye taa Roma zamanından kalma, aynı adlı oldukça büyük bir
kaleye sahipti. Osmanlılar 16. yüzyılda bu kaleyi yeniden inşa ettiler ve bu
geniş kale Doğu Karadeniz’in askeri üssü haline geldi, paşalar bu kalede ikamet
ettiler.
Bununla birlikte, sancağa gerek resmi yazışmalarda gerekse yerli
yabancı seyyahların notlarında Lazistan adının da verildiği görülmektedir.
Bu statü Tanzimat Fermanına değin bu şekilde devam etti. Tanzimat
Fermanının yenilikleri arasında yer alan iktisadi ve idari maddeler gereği
bölgede yeniden idari düzenlemeye gidilmesi zarureti ancak derebeylerin iknası
ile 1851’de mümkün olabildi.
Bu tarihte eyalet sisteminden vilayet sistemine geçildi. İdari yapı
mahalle, köy, nahiye, kaza, liva ve vilayet olarak belirlendi.
Bu değişiklikten hemen önce, 1828-1829 Osmanlı - Rus muharebeleri sonunda
imzalanan Edirne Antlaşması (1829) ile Batum Sancağına bağlı Anapa-Faş
arasındaki bölge Rusya’ya bırakılmıştı. Bu kayıpla iyice daralan Batum Sancağı,
Gönye Sancağı ile birleştirilerek Batum merkezli olmak üzere “Lazistan Sancağı”
kurulmuş oldu.
1876’da Lazistan Sancağı; Nefs-i Batum Kazası, Maçahel Nahiyesi,
Livane (Artvin) Kazası, Acara-i Sufla Kazası, Çürüksu (Kobuleti) Kazası, Hopa Kazası,
Arhavi Nahiyesi, Atina Kazası, Hemşin Nahiyesi, Acara-i Ulya Nahiyesi, Gönye
Nahiyesi ve Heba (şimdiki Borçka’ya bağlı Karşıköy) Nahiyesi adlı idari
birimlerden oluşmaktaydı.
1877-78 Rus Harbinde, bir sınır livası ve savaşın Kafkasya
cephesini teşkil etmiş olması hasebiyle, savaştan en çok etkilenen yerlerden
biri de Lazistan Sancağı oldu.
93 Harbi olarak bilinen bu savaştan sonra, yukarıda anılan
birimlerden Batum Kazası, Maçahel Nahiyesi, Livane Kazası, Acara-i Sufla Kazası, Çürüksu Kazası, Acara-i Ulya
Nahiyesi, Gönye Nahiyesi ve Heba Nahiyesi ile Hopa Kazası’nın doğusu Abdülhamit
tarafından bilmem kaç bin ruble karşılığında Rusya’ya terk edildi, yani satıldı.
Geri kalan Hopa’nın Batısı, Arhavi Nahiyesi, Atina Kazası ve Hemşin Nahiyesi
ile yeniden idari bir yapılanmaya gidilerek, Keskim (bölgede Makuf olarak
bilinen şimdiki Yusufeli bölgesi) ve Rize-Çayeli civarları yeni kurulan
Lazistan Sancağı’na dahil edildi ve sancak merkezi de Rize’ye taşındı.
Yani, kısacası Rize, Lazistanlığını Ruslara borçlanmış oldu. Lazistan yazan her yeri Rize diye düzelten zevata ilan olunur.
Bu durum Cumhuriyet’ten sonra 20 Nisan 1924’de Lazistan Sancağı
lağvedilip yerine Rize vilayetleri kuruluncaya kadar devam etmiştir. İyidere –
Sarp arasını kapsayan bu vilayet, 20 Mayıs 1933’te Şavşat-Borçka-Yusufeli
dolaylarını içine alan Artvin vilayeti ile birleştirilerek Çoruh Vilayeti
kuruldu. Ancak bu durum da uzun sürmedi. 1936’da Çoruh vilayet merkezi Artvin’e
taşınarak, Rize’de ayrı bir vilayet teşkil edildi. Bu dönemde Fındıklı dahil
Sarpa kadarki sahil Artvin merkezli Çoruh vilayetine verilmişti. Ancak 1948’de
Fındıklı ilçe yapılıp Rize’ye dahil edilerek günümüzdeki taksimat sağlanmış
oldu.
Şu halde Tarihi Lazistan’ı Osmanlıdaki siyasi bir birim
olarak değil de Lazların geleneksel olarak yaşadıkları ülke olarak kabul
edersek, buranın Batı sınırının, Lazcanın konuşulurluğuyla paralel olarak,
Kemer köyünden başlatmak gerekir. Doğu sınırı ise muhakkak ki Çoruh nehridir.
Bunun haricindeki, özellikle Gürcü milliyetçilerinin iddiaları gibi
Lazistanı Trabzon’u da içine alacak şekilde ve hatta Samsun’a kadar uzatmak
hiçbir tarihi gerçekle bağdaşmaz. Bunlar hüsnükuruntunun ötesine de geçmez.
abdulhamit satmış mı gerçekten ???????
YanıtlaSil