Aşağıdaki
tabloyu iyice inceleyin.
Burada 15. ve 16. yüzyılda dört tapu tahrir defterinden elde
edilen veriler ışığında Atina Nahiyesi (yani Pazar, Ardeşen ve
Çamlıhemşin’in Laz köyleri) ile Laz Nahiyesi’nin (yani Fındıklı, Arhavi,
Hopa, şimdi Gürcistan sınırları içerisindeki Gonia ve Borçka’nın Çxala olarak
bilinen Laz köyleri) ortalama nüfus bilgileri yer alıyor.
Bu rakamlar aslında Lazların neden siyasi bir örgütlenme
oluşturamadıklarının, neden Lazcanın edebi bir dil kuramadığını ve bu gibi
aklımıza takılan pek çok sorunun da yanıtını barındırıyor. Ama yine bu rakamlar
Lazların İslamlaşma sürecini de net bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu Tapu Tahrir defterlerinden ilki 1486 tarihli ve Fatih
Sultan Mehmed’in oğlu II. Bayezid dönemine ait. Burada Lazların yani
Lazistan’ın nüfusu (tekrar hatırlatayım, bu rakamlar net değil, ortalama
rakamlardır) 19.206 kişiden ibaretti. Bu nüfusun 12.071’i Atina Nahiyesi’nde
bağlı 25 köyde yaşıyordu. Bu dönemde Lazların henüz Müslüman olmadıkları
görülüyor, zira Atina nüfusunun %97,5’ini oluşturan Hıristiyanların nüfusu
11.773 kişiydi. Müslümanlarda 298 kişi ile Atina nüfusunun sadece %2,5’ini
oluşturuyorlardı.
Bu Müslüman nüfus içerisinde Osmanlı bürokrat ve
askerlerinin ağırlıkta olduğunu, ancak ihtida etmiş Lazların da buna dahil
edilebileceğini söylemek doğru olacaktır. Zira sonraki kayıtlarda artan
ihtidayı net bir şekilde takip edebilmekteyiz. Yani Lazlarda İslamlaşma 1461’de
Trabzon’un Osmanlı’nın eline geçmesini takiben başlamış olmalı.
Atina Nahiyesi’nden köy sayısı olarak çok olmakla birlikte daha
az nüfusa sahip Laz Nahiyesi’nde ise 31 köyde toplam 7.135 kişi yaşıyordu. Bunların
%98,73’üne tekabül eden 7.045 kişi Hristiyan, sadece % 1,26’sına denk gelen 90
kişi ise Müslüman’dı.
Bu tahrirden 29 yıl sonrasına ait 1515 tarihli, Yavuz Sultan
Selim dönemine ait defterde bütün Lazistan’ın nüfusu 34.849 kişiden oluşuyordu.
1515’te Atina Nahiyesi’nin nüfusu 34 köyde yaşayan 19.752 kişiydi ve bunların
da %88’i Hristiyan (17.449 kişi) ve % 11,6’sı Müslüman (2.303 kişi) idi.
Laz Nahiyesi’nde de 48 köyde 15.097 kişi yaşıyordu. Bunların
%95’inden çoğu (14.375 kişi) Hıristiyan ve %4,78’i (722 kişi) de Müslüman idi.
İlk defterle ikinci defter arasında nüfusta genel bir artış
olduğu görülüyor. Bunun sebebi, köy sayısındaki artış da dikkate alınırsa,
birinci defterde yazılmayan bazı köylerin 1515’te tahrire dahil edilmiş olmalıdır.
1515’ten 5 yıl sonra muhtemelen Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının
ilk yılına ait 1520 tarihli defterde nüfusta ciddi bir değişikliğin olmadığı
görülüyor.
Yine Kanuni saltanatının son dönemlerine ait 1554 tarihli tapu
tahrir defteri, son tahrirden 34 yıl sonrasına aittir. Bu defterde ciddi bir
nüfus kaybı söz konusudur ve Müslüman ve Hristiyan nüfüsunun özellikle Atina’da
gittikçe birbirine yaklaştığı görülmektedir. Bu dönemde Lazistan’ın toplam
nüfusu 28.207 kişidir. Bunların 16.769 kişisi 36 köyden oluşan Atina Nahiyesi’nde
yaşıyorlardı. Bu kişilerin %49,5’i Hıristiyan (8.304 kişi), ve %50,5’i (8,465
kişi) de Müslümanlardan oluşmaktaydı. İlk kez Müslüman nüfusun çoğunluğu
oluşturduğunu burada görüyoruz.
Laz Nahiyesi’ndeyse 56 köyde toplam 11.438 kişi yaşıyordu.
Bunların %81’i Hristiyan (yani 2.157 kişi) ve %18,85’i (yani 9.281 kişi)
Müslüman idi.
30 yıl önce %11 olan Müslüman nüfusu, ne değişti de birden
bire %50’yi de geçmiştir? Muhtemelen Kanuni dönemindeki göreceli refah, ispenç
vergisi, azıcık da işinde ehil hocalar… Bu arada bölgenin ileri gelen sülalelerinin
de statülerini kaybetmemek için ihtida etmiş olmaları da muhtemel. Tüm bunlar birleşince hızlı bir İslamlaşma
sürecini başlatmış olmalı.
Bazılarının duymak istediklerinin aksine bu sürecin kanlı
olduğunu gösteren – bazı Gürcü papazların rüyalarından başka – bir emare de
yoktur elimizde.
İslamlaşmanın kuşaklar arasında hem dikey hem paralel bir genişleme
gösterdiği görünüyor. Örneğin Mixal Felergiva’nın oğullarının birisinin Mustafa
diğerinin Yorgi; Yorgi’nin çocuklarının da Süleyman ve Yusuf olduğu, Mustafa’nın
çocuklarının ise birinin Kostandin diğerinin İskender oluğu birçok aile, tapu
tahrir defterlerinde gözlemlenmektedir.
Kuşkusuz İslamlaşma makbuldü, ama Hristiyan kalanlara iddia
edildiği gibi çok ağır bir baskı olduğunu söylemek zordur. Zaten İslamlaşma
sürecinin 1461’de başlayarak 1700’lere kadar uzanması bu sürecin zaman zaman
hızlansa da ne kadar yavaş gerçekleşip sonuçlandığını gösteriyor.
1615’te Makriyali civarını gezen Fransız kökenli Katolik misyoner
Louis Grangier şöyle demektedir: “Bu civarlarda ya Hristiyanların ilerlemiş yaşlarını
bahane ederek ya da onlara ellerinden geldiğince yardım ederek, onları inançlarını
bırakmaktan döndüren Türklerle de karşılaştığımıza inanmak zor olabilir. Hatta bazen
bunların arasından ayine sanki Hristiyanmışçasına gönülden katılanlarını gördüm.”
Grangier'in “Türk” adını Müslüman anlamında kullandığını
hatırlatalım. Hristiyan ve Müslüman Lazların bir arada yaşadığı yaklaşık 350
yılın sonunda bütün Lazlar Müslüman olmuşlardır.
İslamlaşma bir tarafa, bu tablo Lazca ve Laz tarihi hakkında
da bazı önemli veriler sunuyor.
Lazların büyük bir şehir kuramadıkları için
şehirlileşemedikleri, şehirlileşemeyen Lazcanın bir edebi dil, bir ticaret
dili, bir din dili kuramadığı, Lazların bir yönetici sınıf oluşturamadıkları,
bu sebeple de siyasi örgütlenmeler kuramadıkları zira bunların hepsini yapmaya
gerekli nüfus potansiyelinin olmadığını söyleyebiliriz (bu metinde Megrelleri ayrı tuttuğumu belirteyim). Bu durumun sadece
15-16. Yüzyıllar için değil, mesela Procopius’un anlattığı Lazistan bölgesi
için de tamamen geçerli olduğunu söylemek durumundayım.
Procopius 550’lerde, şimdiki Lazistan’ı anlatırken şöyle
der: “Rhizeum’un ilerisinde Romalılar ve Laziler arasında uzanan ve özgür
insanların yaşadığı bir bölge vardır. Burada Athenai (şimdiki Pazar, yani Atina)
adında bir köy bulunur… Bunun ilerisinde Arkhabis (şimdiki Arhavi) ve Apsarus (şimdiki
Gonia civarı) vardır.”
Procopis buranın yerli halkı hakkında bilgi vermez ama “Roma İmparatoru Traianos zamanında roma müfrezelerinin bulunduğunu”
söyler ve ekler “ama şu anda orada ne Roma’ya ne Lazi kralına bağlı kişiler
yaşıyor. Aslında Laziler onların Hristiyan olduklarını söyler. İnsanlarla
barış ve dostluk içerisinde yaşamak istedikleri için, ülkeler arasında yolculuk
etmek isteyenlere refakatçi verirler.”
Hasılı, bu kralsızlık, yani bu anarşist ruh, şimdiki
durumumuzun müsebbibi gibi görünüyor.
Konuya dair daha geniş bilgi için Wolfgang Feurstein'in "Der sprachliche Reichtum der Kolchis" adlı eseri ve Hanefi Bostan'ın "XV-XVI. Asırlarda Trabzon Sancağı’nda Sosyal ve İktisadi Hayat" adlı eserleri incelenebilir.
İrfan Çağatay Aleksiva
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder